SAKARYA'NIN TARİHÇESİ :
Sakarya
ilinin yer aldığı coğrafi bölge, en eski çağlardan beri çeşitli kavimlerin
gelip geçtiği göç yolları üzerinde bulunmaktadır. Yörenin tarih öncesi dönemi
hakkında kesin bir bilgi mevcut değildir. Bugüne kadar birkaç kurtarma kazısı
ve yüzey araştırması dışında dikkat çekici arkeolojik araştırma yapılmamıştır.
Ancak, Kaynarca İlçesinde bulunan çakmak taşı yongalar ile Kocaali ilçesinden
ele geçen taş el baltası, elle şekillendirilmiş pişmiş toprak maşrapa bölgede
Neolitik ve Kalkolitik dönem insanının yaşadığına işaret etmektedir.
Anadolu’da ilk siyasi birliği kuran Hititlerin
sınırlarını Sakarya topraklarını da içine alacak şekilde genişletmiş oldukları
antik kaynaklarca ifade edilmesine rağmen bu döneme ait buluntu veya kalıntı
mevcut değildir. MÖ 1200 yıllarında Hint-Avrupa asıllı Deniz Kavimleri denen
topluluklar, Hitit egemenliğine son vermişlerdir. Daha sonra Frigler Sakarya
Irmağı ile Büyük Menderes’e kadar olan bölgeye sahip olarak hakimiyet
alanlarını doğuda Kapadokya’ya kadar
genişlettiler. Sakarya ili, klasik
dönemlerde Bitinya (Bithynia) olarak
bilinen bölgenin içinde yer almaktadır. Bu ad bölgede yerleşmiş ve daha sonra
aynı adı taşıyan Bitinlerden gelmektedir. Bitinya (Bithynia) Bölgesi İstanbul’un
Anadolu yakasından başlayarak doğuda Parthenius (Bartın) yakınlarına kadar
uzanmaktaydı. Doğusundaki Paflagonya (Paphlagonia) dan Filyos Çayı (Billaeus) ile
ayrılmaktaydı. Kuzeyde Karadeniz’e (Pontus Euxinus) açılan bölge güneyde Dağlık
Frigya (Phrygya Epictetus) ve Galatia ile batı ve güneybatısında Mysia ile
komşuydu. Bitinya (Bithynia), İstanbul’un Anadolu yakası ile, Kocaeli, Yalova,
Sakarya, Bilecik, Düzce, Bolu, Bartın, Zonguldak ve Bursa illerinin önemli bir
bölümünü içine almaktaydı. Adını mitolojide
Frig Kökenli bir ırmak tanrısı olan Saggarios’dan alan Sakarya Irmağı, ilimize de adını vermiştir.
ilinin yer aldığı coğrafi bölge, en eski çağlardan beri çeşitli kavimlerin
gelip geçtiği göç yolları üzerinde bulunmaktadır. Yörenin tarih öncesi dönemi
hakkında kesin bir bilgi mevcut değildir. Bugüne kadar birkaç kurtarma kazısı
ve yüzey araştırması dışında dikkat çekici arkeolojik araştırma yapılmamıştır.
Ancak, Kaynarca İlçesinde bulunan çakmak taşı yongalar ile Kocaali ilçesinden
ele geçen taş el baltası, elle şekillendirilmiş pişmiş toprak maşrapa bölgede
Neolitik ve Kalkolitik dönem insanının yaşadığına işaret etmektedir.
Anadolu’da ilk siyasi birliği kuran Hititlerin
sınırlarını Sakarya topraklarını da içine alacak şekilde genişletmiş oldukları
antik kaynaklarca ifade edilmesine rağmen bu döneme ait buluntu veya kalıntı
mevcut değildir. MÖ 1200 yıllarında Hint-Avrupa asıllı Deniz Kavimleri denen
topluluklar, Hitit egemenliğine son vermişlerdir. Daha sonra Frigler Sakarya
Irmağı ile Büyük Menderes’e kadar olan bölgeye sahip olarak hakimiyet
alanlarını doğuda Kapadokya’ya kadar
genişlettiler. Sakarya ili, klasik
dönemlerde Bitinya (Bithynia) olarak
bilinen bölgenin içinde yer almaktadır. Bu ad bölgede yerleşmiş ve daha sonra
aynı adı taşıyan Bitinlerden gelmektedir. Bitinya (Bithynia) Bölgesi İstanbul’un
Anadolu yakasından başlayarak doğuda Parthenius (Bartın) yakınlarına kadar
uzanmaktaydı. Doğusundaki Paflagonya (Paphlagonia) dan Filyos Çayı (Billaeus) ile
ayrılmaktaydı. Kuzeyde Karadeniz’e (Pontus Euxinus) açılan bölge güneyde Dağlık
Frigya (Phrygya Epictetus) ve Galatia ile batı ve güneybatısında Mysia ile
komşuydu. Bitinya (Bithynia), İstanbul’un Anadolu yakası ile, Kocaeli, Yalova,
Sakarya, Bilecik, Düzce, Bolu, Bartın, Zonguldak ve Bursa illerinin önemli bir
bölümünü içine almaktaydı. Adını mitolojide
Frig Kökenli bir ırmak tanrısı olan Saggarios’dan alan Sakarya Irmağı, ilimize de adını vermiştir.

Plaka Kodu: 54
Alan Kodu: 0 264
Nüfusu : 990.214
Yüz Ölçümü : 4.817 km2
Sakarya Hakkında Kısa Bilgi; Türkiye’nin Marmara bölgesinde bulunan ve en kalabalık 22. şehri olan il merkezidir. Tarım il ekonomisinde oldukça önemli bir rol almaktadır. Kocaali, Karasu, Hendek ilçelerinde fındık yetiştirildiği bilinir. Sanayi alanında yapılan yeni yatırımlar ile birlikte sanayileşme hızlanmış ve şehirde tarımdan sonra ekonomi alanında iyileştirme sağlamıştır. Marmara Bölgesinin en büyük 5. şehri ünvanı da Sakarya’ya aittir. Şehrin tarihi Hititlerle ile başlar ve 1954 yılında il olarak tamamlanır. Kıyılarında Karadeniz İklime ve Güneyinde Akdeniz iklimi hissedilir. 1. Derece deprem bölgesinde bulunur, Gölcük ve Düzce depremlerinde çok fazla kayıplar vermiştir. Kurtuluş savaşına Ali Fuat Cebesoy, Koçzade Mahmut Bey, Cevat Bey, Halit Molla, Abdurrahman Bey, Sırrı Bey, Hasan Cavit Bey, Çerkez Sait Bey, Kazım Kaptan, İpsiz Recep, Metozade Hüseyin Bey, Kaymakam Tahir Bey gibi kahramanlarıyla destek olmuşlardır.
(Pamukova)
(Pamukova)
Meşhur Yemekleri; Abaza Pastası, Abhaz Peyniri, Abhaz Tatlısı, Adapazarı Böreği, Adapazarı Usulü Börek, Adapazarı Islama Köftesi, Adapazarı Usulü Kuzu Budu, Ahul Eysarçaça, Alişka, Bulgur Çorbası, Balkabaklı Ekmek, Balkabaklı Gözleme, Biryan, Cevizli Lokum, Dartılı Keşkek, Dımbıl Çorbası, Dartı, Epışıps, Ezme Fasulye, Ev Makarnası, Hamsi Tavası, Höşmerim, Kabak Tatlısı, Kabak Dolması, Kabak Lokumu, Kabak Şekerlemesi, Kabaklı Lahmacun, Karadeniz Yemekleri, Karalahana Sarması, Kaşnuka, Keşkek, Kuru Börek, Köpük Helvası, Muhlama, Pazı tavası, Petla, Peçeli, Pekmezli Ayva Dolması, Pırasalı Börek, Sızbal, Tarhana Çorbası, Uhut, Yoğurtlu Adapazarı Islama Köftesi, Cızlama, Üre, İncir Uyuşturması,
Yaygın Tarım Faaliyetleri; Armut, Arpa, Ayva, Ayçiçeği, Buğday, Ceviz, Elma, Erik, Fasulye, Fındık, Kestâne, Kiraz, Mısır, Patates, Soğan, Tütün, Çilek, Üzüm, Şeftali, Şekerpancarı,
Tarihi Yerleri; Acarlar Longozu, Beşköprü, Deprem Müzesi, Derbent, Harmantepe Kalesi, Hasanfehmipaşa Camii, II. Beyazid Köprüsü, Karagöl Yaylası, Kuvayı Milliye Müzesi, Kırkpınar, Maden Deresi, Maşukiye, Paşalar Kalesi, Poyrazlar Gölü, Rahime Sultan Camii, Sakarya Müzesi, Sakarya Nehri, Sapanca Gölü, Sapanca Rüstempaşa Camii, Sapanca Yaylaları, Sapanca Çiğdem Yaylası, Sapanca, Seyifler Kalesi, Yunuspaşa Camii, eymuslihiddin Camii, İnönü Yaylası, İstanbuldere,
(ACARLAR LANGOZU)
İlçeleri; Adapazarı, Akyazı, Arifiye, Erenler, Ferizli, Geyve, Hendek, Karapürçek, Karasu, Kaynarca, Kocaali, Pamukova, Sapanca, Serdivan, Söğütlü, Taraklı,
(TARAKLI)
(TARAKLI)
EĞİTİM DURUMU
Öğrenci Durumu :
İlimizde 15.657 okulöncesi, 54.451 ilkokul, 60.907 ortaokul, 51.955 ortaöğretim
olmak üzere toplam 182.970 öğrenci eğitim-öğretim görmektedir.
Fiziki Alt Yapı :
İlimizde İl Milli Eğitim Müdürlüğü dışında, 16 İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, 17 Halk
Eğitim Merkezi Müdürlüğü, 5 Mesleki Eğitim Merkezi, 3 Rehberlik Araştırma Merkezi, 1
Bilim Sanat Merkezi, 5 Öğretmenevi olmak üzere 48 resmi kurumumuz bulunmaktadır.
Okul Sayısı :
56 Genel Ortaöğretim, 61 Mesleki ve Teknik Ortaöğretim olmak üzere 117
Ortaöğretim Kurumu; 299 ilkokul ve 254 ortaokul olmak üzere 553 İlköğretim Kurumumuz;
46 Anaokulu ile birlikte toplam 716 okulumuz bulunmaktadır.
Okur Yazar Oranı :
İlimiz erkek nüfusunun % 98,99’u, kadın nüfusunun % 94,42’si okur-yazar olmak
üzere ilimiz nüfusunun % 96,70’i okuma yazma bilmektedir.
Halk Egitim :
İlimiz erkek nüfusunun % 98,99’u, kadın nüfusunun % 94,42’si okur-yazar olmak
üzere ilimiz nüfusunun % 96,70’i okuma yazma bilmektedir.
SAKARYA ÜNİVERSİTESİ
- İlin tek yükseköğretim kurumu Sakarya Üniversitesidir. Bu üniversitede 17 fakülte, 2 yüksekokul, 15 meslek yüksekokulu, 1 konservatuar ve 5 enstitü bulunmaktadır.
- Sakarya Üniversitesinin akademik personel sayısı 1.919 kişidir.
- Sakarya Üniversitesinde 2016-2017 öğretim yılında 91.249 öğrenci eğitim görmektedir
Ezilen Dünyanın Kutladığı Zafer : SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ
Sakarya Meydan Muharebesi, Atatürk tarafından çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelen Melhame-i Kübra ifadesi ile anılan, Türk Kurtuluş Savaşı’nın mühim bir muharebesi.
Sakarya Meydan Muharebesi Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası sayılır. Sakarya Meydan Muharebesi’nin önemi, “13 Eylül 1683 günü Viyana’da başlayan çekilme, 238 sene sonra Sakarya’da durdurulmuştur.” sözüyle tasvir edilmiştir.
(SAKARYA NEHRİ)
Önemi
Sakarya Meydan Muharebesi, Anadolu Türk tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Yunan General Papulas tarafından Yunan ordularına Ankara’ya harekat emri verilmişti. Savaşı Yunan tarafı kazanırsa TBMM, Sevr Antlaşması’nı kabul etmek durumunda kalacaktı. Öte yandan yirmi dört tümen Rus askeri Kafkaslarda bu savaşın sonucunu beklemekteydi. Savaşı Türklerin kaybetmesi halinde Sevr hızlı bir şekilde uygulamaya geçirilecekti.
Muharebe
TBMM Ordusu, Kütahya-Eskişehir Muharebelerindeki yenilgisinden sonra cephe kritik bir duruma düşmüştü. Cepheye gelerek durumu yerinde gören ve komutayı eline alan TBMM Başkanı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi birliklerinin Yunanordusuyla arada büyük bir mesafe bırakılarak Sakarya Nehri’nin doğusu’na çekilmesine ve savunmayı bu hatta devam ettirmesine karar verdiler.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, “Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her cüzütamı (birlik), bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her cüzütam ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki cüzütamın çekilmeye mecbur olduğunu gören cüzütamlar, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur.” emrini vererek muharebeyi geniş bir alana yaydı. Böylece Yunan kuvvetleri de karargâhlarından uzaklaşıp bölünmüş olacaktı.
TBMM, 3 Ağustos 1921’de Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa’yı azlederek, aynı zamanda Başvekil ve Millî Müdafaa Vekili de olan Fevzi Paşa’yı bu makama da atadı.
22 Temmuz 1921’de Sakarya Nehri Doğusu’na çekilmeye başlayan Türk ordusu, güneyden kuzeye 5. Süvari Kolordusu (Çal Dağı güneyinde), 12., l., 2., 3., 4. Gruplar ve Mürettep Kolordu birinci hatta olacak şekilde tertiplendi. Çekilişin hızlı bir şekilde tamamlanmasından sonra Yunan birlikleri taarruz pozisyonu için tam 9 gün Türk birlikleri ile karşılaşmadan yürüdü. Bu yürüyüşün hangi yöne doğru olduğu Türk keşif birlikleri tarafından tespit edilerek cephe komutanlığına bildirildi. Bu savaşın kaderini belirleyecek stratejik hatalardan biri oldu. Yunan taarruzu baskın olma özelliğini kaybetti. Ancak 14 Ağustos’ta ileri harekata geçen Yunan ordusu, 23 Ağustos’tan itibaren 3. Kolordusu ile Sakarya Nehri doğusundaki Türk kuvvetlerini tespit, 1. Kolordusu ile Haymanaistikametinde, 2. Kolordusu ile Mangal Dağı güneydoğusunda kuşatıcı taarruza başladı. Fakat bu taarruzlarında başarısız oldular.

Polatlı’ya ilerleyen Yunan piyadeleri. (Ağustos 1921)
Kuşatma taarruzunda başarı sağlayamayan Yunan kuvvetleri, siklet merkezini ortaya kaydırarak savunma mevzilerini Haymana istikametinde yarmak istedi. 2 Eylül’de Yunan birlikleri, Ankara’ya kadar en stratejik dağ olan Çal Dağı’nın tamamını ele geçirdi. Fakat Türk birlikleri Ankara’ya kadar geri çekilmeyerek alan savunması yapmaya başladı. Yunan birlikleri Ankara’ya 50 km kalacak derecede bazı ilerlemeler sağlasa da Türk birliklerinin yıpratıcı savunmasından kurtulamadı. Ayrıca 5. Türk Süvari Kolordusu tarafından cephe ikmal hatlarına yapılan taarruzlar Yunan taarruzunun hızının kırılmasında önemli etkenlerden biri oldu. Yunan ordusu 9 Eylül’e kadar süren yarma teşebbüsünde de başarılı olamayınca, bulunduğu hatlarda kalarak savunmaya karar verdi.
Türk Ordusu’nun 10 Eylül’de başlattığı, bizzat Mustafa Kemal Paşa’nın komuta ettiği, genel karşı taarruzla Yunan kuvvetlerinin savunma için tertiplenmesine mani olundu. Aynı gün Türk birlikleri stratejik bir nokta olan Çal Dağı’nı geri aldı. 13 Eylül’e kadar süren Türk taarruzu sonucunda Yunan ordusu, Eskişehir-Afyon hattının doğusuna kadar çekilerek bu bölgede savunma için tertiplenmeye başladı. Bu çekilme sonucu 20 Eylül’de Sivrihisar, 22 Eylül’de Aziziye ve 24 Eylül’de Bolvadin ve Çay düşman işgalinden kurtulmuştur.
Çekilen Yunan Ordusunu takip amacıyla harekata 13 Eylül 1921 itibarıyla süvari tümenleri ve bazı piyade tümenleri ile devam edildi. Fakat teçhizat ve istihkâm yetersizliği gibi sebeplerle taarruzlar durduruldu. Aynı gün Batı Cephesi’ne bağlı birliklerin komuta yapısı değiştirildi. 1. ve 2. Ordu kuruldu. Grup Komutanlıkları lağvedilerek yerine 1.,2.,3.,4.,5. Kolordular ve Kolordu seviyesinde Kocaeli Grup Komutanlığı kuruldu.
Savaş, 22 gün ve gece sürerek 100 km uzunluğunda bir alanda cereyan etti. Yunan Ordusu Ankara’nın 50 km kadar yakınından geri çekildi.
Yunan ordusu geri çekilirken Türklerin kullanabileceği hiçbir şey bırakmamak için özen gösterdi. Demiryollarını ve köprüleri havaya uçurdu ve birçok köyü yaktı.
Muharebe sonrası
Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Türk ordusunun zayiatı; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 39.289’dur. Yunan ordusunun zayiatı ise; 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007’dir. Sakarya Meydan Muharebesi’nde çok fazla subay kaybı olduğu için bu Muharebeye “Subay Muharebesi” adı da verilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk bu muharebe için “Sakarya Melhame-i Kübrası” yani kan gölü, kan deryası demiştir.
Yunanlar için geri çekilmek haricinde başka bir seçenek kalmadı. Geri çekilirken Türk sivil halkına karşı yaptığı tecavüzler, kundaklamalar ve yağmacılık sonucunda 1 milyonun üzerinde sivil Türk evsiz kaldı.
Mayıs 1922’de Yunan Ordusu Başkomutanı General Anastasios Papoulas ve kurmay heyeti istifa etti. Yerine General Georgios Hatzianestis atandı.
Mustafa Kemal Atatürk ünlü “Hattı Müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz.” sözünü bu savaşa atfen TBMM’de söylemiştir. Muharebenin ardından Miralay Fahrettin Bey, Miralay Kâzım Bey, Miralay Selahattin Adil Bey ve Miralay Rüştü Bey, Mirliva rütbesine terfi etti ve Paşa oldu. Mustafa Kemal Paşa TBMM tarafından Müşir rütbesine terfi ettirildi ve Gazi unvanı verildi.
Atatürk, Sakarya Meydan Muharebesi’ne kadar bir askeri rütbesi olmadığını, Osmanlı Devleti tarafından verilmiş olan rütbelerin yine Osmanlı Devleti tarafından alınmış olduğunu belirtir. Nutuk’ta şu ifadeleri kullanır: “Sakarya muharebesi neticesine kadar, bir rütbe-i askeriyeye haiz değildim. Ondan sonra, Büyük Millet Meclisince Müşir (Mareşal) rütbesi ile Gazi unvanı tevcih edildi. Osmanlı Devleti’nin rütbesinin, yine o devlet tarafından alınmış olduğu malûmdur.”
- Sakarya Savaşı’nın kazanılmasıyla, Türk Milleti’nin savaşın kazanılacağına olan inancı yerine gelmiştir. İstanbul’da, tüm camilerde Sakarya şehitlerine mevlitler okunmuştur. O ana kadar, Ankara’ya mesafeli duran İstanbul Basını’nda dahi bir sevinç duygusu oluşmuştur.
- Uluslararası toplumun (özellikle İngiltere’nin) TBMM güçlerine bakışı değişmiş ve Yunanistan, arkasındaki İngiltere desteğini kaybetmiştir.
- 13 Eylül 1683 II. Viyana Kuşatması ile başlayan Türk geri çekilmesi yine bir 13 Eylül günü bu savaş ile durmuş, yeniden ilerleme başlamıştır. Bu yönden bu savaşın sembolik önemi de Türk Tarihi açısından çok fazladır.
SAKARYA TÜRKÜSÜ
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..
Necip Fazıl KISAKÜREK
BEN YENİ YAZARINIZ
SUDENUR ARSLAN
(NİCE GÜZEL ÇALIŞMALARLA BİRLİKTEYİZ.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızı büyük harfle yazmayınız.